Ergenekon, Balyoz darbe planı, Poyrazköy, Kafes aksiyon planı, askeri casusluk, ıslak imza, amirallere suikast, internet andıcı, karargâh meskenleri, Erzincan davası, Tepe yayınevi ve Turgut Özal’ın zehirlenmesi üzere uydurma kanıtlarla çok sayıda TSK ve Jandarmada vazifeli seçkin subaylara kumpasta skandal bir detay daha ortaya çıktı.
Ergenekonun firari savcısı Zekeriya Öz ile duruşma savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, PKK’nın elebaşlarından Şemdin Sakık’ı “Deniz” kod ismiyle bâtın şahit yapmıştı.
Sakık, bölgede terör örgütü PKK’nın işlediği birçok kanlı atak ile 1993 yılında Lice’de şehit edilen Jandarma Bölge Kumandanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın suikastını bölgede vazife yapan rütbeli askerlerin gerçekleştirdiği savında bulunmuştu. Sakık, daha sonra kendi isteğiyle bâtın şahit olmaktan vazgeçmişti.
CİNAYETTEN ARANIRKEN SAKLI ŞAHİT YAPMIŞLAR
FETÖ’cü savcıların birebir devir içinde Hizbullah terör örgütünün şura üyesi itirafçı Abdülaziz Tunç’u da “Ahmet” kod ismiyle Ergenekon davasında saklı şahit yaparak, Gaffar Okkan suikastını Hizbullahın yapmadığı biçiminde suikastı sulandırmaya, kamuoyunda karışıklık yaratma teşebbüsünde bulundukları ortaya çıktı.
Üstelik Hizbullahçıyı saklı şahit yaptıkları tarihte Tunç’un 2002 yılında Batman’da bir öğretmeni öldürmekten hakkında Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesince arama kararı olduğu belirlendi.
SESİNİ DEĞİŞTİRİP DURUŞMADA DİNLEMİŞLERDİ
Ergenekon kumpas davasının görüldüğü başkanlığını Hasan Hüseyin Özese, üyeliğini ise firari Sedat Sami Haşıloğlu ile Hüsnü Çalmuk’un yaptığı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada sesi değiştirilerek dinlenen “Ahmet” kod isimli kapalı şahit tabirinde şunları söyledi:
“25 yıla yakın bir vakit Hizbullah içinde faaliyette bulundum. Lakin örgüt içinde yaşanan birtakım yanlışlıklar ve yaşadığım birtakım olayların akabinde ayrıldım. Gaffar Okkan’ın şehit edildiği suikastın Hizbullah örgütü ve PKK tarafından yapılamayacağını düşünüyorum. Devletin içinde kimi güçlerin yardım etmesi gerekir.
Hizbullah örgütünü, devletin içindeki bir güç tarafından kurulup, yönlendirildiğini ve korunduğunu düşünüyorum. Örgüt, İran’la irtibatı bulunan şahıslar konusunda hassasiyet gösteriyordu. Bu da bende öbür bir yere verilmek üzere bilgi toplandığı izlenimi yaratıyordu.
1994-95 yıllarında Hizbullah içinden birtakım arkadaşlarım kayboldu. Hiçbir vakit arkadaşlarımın örgüt tarafından kaçırılıp, sorgulandıktan sonra öldürüldüklerini düşünmüyorum. Bunları cemaatin içinde yer alan JİTEM’le ilişkisi olan bireylerin yaptığını düşünüyorum.
Öldürülen örgüt lideri Hüseyin Velioğlu, dünyanın en inançlı meskeninde dahi olsa kendisini rahat hissetmezdi. Konca Kuriş’in televizyonlara çıkıp, alimmiş üzere konuşması reaksiyon çekiyordu. Hüseyin Velioğlu’nun ona diş gıcırdattığını biliyorum. Yanındakilere, ‘Şu bayanı bir an evvel temizleyin” dediğini duydum.”
Bu ifadeyi alan Mahkeme başkanı Hasan Hüseyin Özese ile üye Hüsnü Çalmuk ihraç oldu ve ikisi de FETÖ üyeliğinden 10’ar yıl mahpusla cezalandırıldı. Sedat Sami Haşıloğlu ise hala 500 bin liralık gri listede firari olarak aranıyor.
KANSER OLUP ÖLENLER, İNTİHAR EDENLER OLDU
2007 yılında başlayan ve dalgalar halinde devam eden Ergenekon soruşturması kapsamında yüzlerce emekli ve muvazzaf asker gözaltına alınıp tutuklandı, birçoğu mahkûm edilirken, kimileri cezaevinde hayatını kaybetti, kimileri kendilerine yapılan haksızlıklara dayanamayıp intihar etti.
Orduyu ve TSK’nın seçkin subaylarını maksat alan FETÖ’nün Ergenekon ismi altında yürüttüğü kumpas davasında kıymetli bir detay da yıllar gün yüzüne çıktı. Öteki bir mahkeme tarafından cinayet zanlısı olarak Türkiye’nin 81 vilayetinde aranan bir terör örgütü yöneticisinin saklı şahit yapılarak dinlenmesi FETÖ’nün yargı üzerindeki tesirini bir sefer daha gözler önüne serdi.
CEZA VERİLMEDEN BIRAKILDI KİMLİK BİLGİLERİ DEĞİŞTİRİLDİ
Ergenekon’a FETÖ’cülerin kapalı şahit yaptığı Hizbullah şura üyesi itirafçı Abdülaziz Tunç, terör örgütünü çökertecek seviyede bilgi ve doküman sağlayıp başarılı operasyonlarda yer aldığı için kapatılan Diyarbakır 3 No’lu DGM tarafından 22 Şubat 2001’de pişmanlık maddesinden yararlandırılarak hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilip belgesi kapatıldı.
28 Mayıs 2001’de de can güvenliği nedeniyle Bakanlar Kurulu kararıyla tanık koruma kanunu kapsamında kimlik bilgileri değiştirilerek nüfus kaydı diğer bir yere alındı. Bu tarihten sonra yakalanan birtakım Hizbullahçıların duruşmalarında şahit olarak dinlenilmesi için Diyarbakır’daki mahkemelerin tekraren Emniyet Genel Müdürlüğüne yazdıkları yazılara olumsuz cevap verildi ve kimlik bilgileri değiştirilen Abdulaziz Tunç’un nerede olduğuna dair bilgi verilmedi.
CİNAYETİ ÇIKINCA TEKRAR YAKALAMA KARARI
Hizbullah ismine silahlı faaliyet yürütürken yakalanan Fadıl Işık, 10 Haziran 1993 günü Batman Beşiri Yalınkavak Köyü öğretmeni Ali İstek Peker’in lojmanda öldürüldüğü hücumda Abdülaziz Tunç’un aksiyon gözcüsü olduğunu, örgütün askeri kanadında sorgu ve infaz timinde faaliyet yürüttüğünü belirtti.
Yine örgüte ilişkin hücre konutlarda ele geçen el yazmalı dokümanların incelemesinde Tunç’un örgüt içinde sorgucu olup infazla sonuçlanan olaylarda yer aldığı ortaya çıkınca hakkında Ağır Ceza Mahkemesinde ağırlaştırılmış müebbet mahpus istemiyle tekrar dava açıldı ve yakalama kararı çıkarıldı. Yakalama buyruğu 81 vilayetteki tüm polis ve jandarma ünitelerine iletildi.
ARADIĞINIZ İSİMDE BİRİ YOK
İçişleri Bakanlığı Vatandaşlık Genel Müdürlüğü mahkemeye gönderdiği yazıda, Halil oğlu Nergiz’den olma 1960 Batman Beşiri İlçesi Yalınkavak Köyü nüfusuna kayıtlı Abdülaziz Tunç’un 28.05.2001 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla nüfus kaydının silindiğini, mevcut kimlik bilgilerine nazaran nüfusa kayıtlı Abdülaziz Tunç isminde biri olmadığını, farklı bir kimlikle nüfusa kaydedilmiş olabileceğini bildirdi.
ARANIRKEN ERGEKONDA GİZLİ TANIK YAPILDI
Bakanlar kurulu kararıyla kimlik bilgileri değiştirildiği için sırra kadem basan ve bir türlü yakalanamayan Abdülaziz Tunç’un 2011’de Beşiktaş Adliyesinde Ergenekon soruşturmasını yürüten Zekeriya Öz’e “Ahmet” kod ismiyle söz verdiği, 2012 yılında Ergenekon davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde kapalı şahit sıfatıyla kapalı duruşmada söz verdiği ortaya çıktı.
Yıllarca cinayet zanlısı olarak diğer bir mahkemenin aradığı sanığın, bir öbür mahkeme ve savcılık tarafından bilinmeyen şahit yapılarak tabirinin alındığı, akabinde da hür bırakıldığı ortaya çıktı.
10 YILDAN BERİ ARANIRKEN SAVCILARIN DENETİMİNDE ÇIKTI
Ankara Emniyet Müdürlüğünde şahit muhafaza ünitesindeki misyonlu FETÖ’cü polis amirlerince Tunç’un yargılandığı Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen yazıda, fizyolojik görünümünün plastik cerrahi yoluyla yüz estetiği geçirip, saç ekme süreci yapılan ve tanık koruma kanunu kapsamında yeni kimlik verilen Abdulaziz Tunç hakkındaki muhafaza süreçlerinin kaldırılmış olması nedeniyle şu anda nerede olduğuna dair bilgilerinin olmadığı bildirildi.
Mahkemenin yıllarca aradığı kişi hakkında, “Nerede olduğunu biz de bilmiyoruz” diyen emniyetteki FETÖ’cü polislerin, tıpkı kişiyi değiştirilen yeni kimlik bilgileriyle zımnî şahit olarak İstanbul’a götürüp Ergenekon davasında tabir vermesini sağladıkları öğrenildi.
HOLLANDA PASAPORTUYLA KAÇARKEN YAKALANDI
Hizbullah Şura’sında yer alan ve örgütün tıpkı vakitte mezar konutlarındaki sorgucusu olan Abdülaziz Tunç, 1999 yılına kadar öldürülen örgüt lideri Hüseyin Velioğlu’nun Mardin’deki örgüt karargâhında kuryeliğini yaptı.
Örgüt içi infazlar ve ajanlık suçlamaları nedeniyle can güvenliği kalmadığını düşünen Tunç, tıpkı yıl geçersiz Hollanda pasaportuyla Adana’dan yurtdışına kaçmak isterken yakalanınca itirafçı oldu ve onun bu hali Hizbullah için sonun başlangıcı oldu.
Tunç’un verdiği bilgilerle örgütün Mardin’deki bilgi-işlem merkezi ele geçti ve buradaki 20 bin sayfalık doküman ve özgeçmiş raporlarından yola çıkan polis, örgüt elemanlarının büyük kısmını yakaladı, birçok cinayet aydınlandı. Tunç’un verdiği bilgilerle örgütün çöküşüne yol açan 17 Ocak 2000 tarihinde İstanbul Beykoz’daki villaya ulaştı.
Örgüt lideri Hüseyin Velioğlu öldürüldü, yardımcısı Edip Gümüş ile askeri kanat sorumlusu Cemal Fiyat sağ yakalandı. Konutta çok sayıda örgütsel dokümanların bulunduğu bilgisayarlar ele geçirildi. Yurt genelinde mezar meskenler ortaya çıkarıldı, faili meçhul cinayetler aydınlandı, çok sayıda tetikçi yakalandı. Beykoz’daki villada öldürülen Hüseyin Velioğlu’nu İstanbul Adli Tıp Kurumu Morgunda teşhis etti.
İRANLI MOLLALARDAN TAHRAN’DA EĞİTİM ALDI
Velioğlu ile İran’ın Kum kentindeki Mollalardan siyasi eğitim alan Tunç, Tahran’da Türkiye Büyükelçiliği yakınlarındaki bir villada İran İhtilal Muhafızları’ndan sır gizleme, itaat, düşman tarafından takip ve anti takip; Tahran, Salmaz ve Tebriz’deki dağlık bölgede patlayıcı imali ve silah kullanımı üzerine askeri eğitim aldı. Tunç daha sonra Van’ın Başkale ilçesinden yasadışı yollarla yurda giriş yaparak örgüt sığınaklarında sorguculuk yaptı.
TURAN DURSUN’U OKUYORDU
Abdulaziz Tunç itirafçı olduktan sonra Turan Dursun’un kitaplarını okumaya başladı. Yargılandığı Diyarbakır 3 Nolu DGM’deki duruşmada, “Turan Dursun öldürüldüğünde sevinçten havalara uçtum. Ancak artık kitaplarını okuduğumda onun ne kadar kudretli büyük biri olduğunu anladım. Aptalca düşünlerimden ötürü bugün ağlıyorum” demişti.
Tunç, Hizbullah’ın vefat listesinde olduğu için duruşmalara muhafaza polisleri eşleğinde çelik yelek giydirilerek zırhlı araçlarla getiriliyordu.